Zeki olsun istiyorsanız, abur-cubur yedirmeyin!

"Çocuğunuzun zeki olmasını istiyorsanız, patates cipslerini bırakıp sebze-meyve yedirin." Bu uyarı İngiliz bilim adamlarından geldi.

free-hidden-object-games-41.widecÇikolata, cips ve keki fazla tüketmek çocukların zekasını olumsuz etkiliyor. İngiltere’deki Bristol Üniversitesinde yapılan bir araştırmanın sonucunda elde edilen bulgu bu…

14 bine yakın çocuk üzerinde yapılan araştırmada küçük yaşlarda aşırı yağ, şeker ve tuz bulunan işlenmiş gıdaları tüketen çocukların zeka seviyesi; balık, sebze ve meyve yiyenlere göre daha düşük çıktı.

 

Araştırmada 3 yaşında abur cubura dayalı beslenen çocukların 8 yaşına geldiklerinde IQ’ları sağlıklı beslenenlere göre ortalama sekiz puan daha düşük oluyor.

Çalışmada, özellikle beynin büyük bir hızla geliştiği 0-3 yaş arasında sağlıklı beslenmenin hayati önemde olduğu uyarısında bulunuluyor.

Bilim adamları, abur cubur tüketiminin sadece kiloya değil aynı zamanda zekanın gelişimine de olumsuz etkileri olduğuna dikkat çekerek ebeveynleri bilinçli olmaya çağırıyor.

AKILLI ÇOCUK YETİŞTİRMENİN SIRRI

İpucu: Çocuklarınıza zeki olduklarını söylemeyin. 30 yıldan uzun süren araştırmalar göstermiştir ki; okul ve hayattaki başarının sırrı zeka ya da yetenek yerine, çalışmaya odaklanmaktır.
“Carol S. Dweck”

Temel Konseptler

Artan sıkıntılar
72513Birçok kişi süper zekâ ve yeteneği başarının anahtarı olarak görmektedir. Ancak otuz yıldan uzun süren araştırmalar göstermiştir ki; yetenek ve zekanın üzerinde fazla durulması, bu özellikler doğuştan geldiğinden değiştirilemeyecekleri düşüncesi, insanları başarısızlığa karşı savunmasız hale getiriyor. Zorluklarla mücadele etmekten kaçmasına ve öğrenme motivasyonunu azalmasına yol açıyor.

İnsanlara gelişim kafa yapısına sahip olmayı öğretmek zeka ya da yetenek yerine çabaya konsantre olmayı teşvik ediyor. Bunun sonucu olarak okulda ve hayatta üstün başarılı bireyler yetişiyor.

Ebeveyn ve eğitimciler çocuklarını gösterdikleri çaba ve kararlılık için (zeka yerine) överler, onları sıkı çalışmak ve öğrenme aşkı ile ilgili hikayeler büyütürlerse, onların gelişim odaklı kafa yapısına sahip olmalarını sağlayabilirler.

Çok zeki bir öğrenci olan Jonathan ilkokulu tereyağından kıl çeker gibi bitirdi.cocukegitimi Ödevlerini yaparken hiç zorlanmadı ve hep A (takdir, pekiyi) aldı. Jonathan bazı sınıf arkadaşlarının neden zorlandıklarını da anlamakta güçlük çekiyordu. Ebeveynleri onun doğuştan yetenekli olduğunu söylediler. Jonathan yedinci sınıfa geldiğinde birdenbire okula olan ilgisini kaybetti ve ödevlerini yapmayı, sınavlara çalışmayı reddetmekte ye başladı. Notları dibe vurdu. Aile büyükleri oğullarının üstün zekaya sahip olduğundan emin olmasını sağlayarak, özgüvenini arttırmak istediler. Fakat bu çabaları Jonathan’ın motivasyonunu sağlamada hiç işe yaramadı. Okul işlerinin sıkıcı ve anlamsız olduğunu söylüyordu.

ogrenci-kizToplum olarak yeteneği onurlandırıyoruz ve çoğumuz doğuştan sahip olunan zeka ile yeteneğin ve bunlara duyulan özgüvenin başarının reçetesi olduğunu varsayıyoruz Aslında, 30 yıllık araştırmanın da gösterdiği üzere, akıl ve yeteneğin fazlaca vurgulanması, kişileri kaybetmeye açık, güçlüklerden korkan ve zayıf yanlarını geliştirmeye isteksiz hale getirmektedir. Bunun sonuçları Jonathan gibi çocuklarda, öğrenim hayatının ilk yıllarında fazla çaba harcamadan akademik başarıya ulaşmaları nedeni ile doğuştan zeki veya yetenekli olarak tanımları ile ortaya çıkmaktadır. Böyle çocuklar aklın genetikle sabit olduğu kanısını ile öğrenmeye çalışmanın, zeki olma(görünme) yanında  önemsiz olduğuna inanmaktadırlar.Hırs gerektiren durumları, hatalarını ve pratik (egzersiz) gerektiren işleri, gelişmek için fırsat olarak görmek yerine, kendi egoları için bir tehdit olarak algılamaktadırlar. Ve bu durum uğraştıkları işler artık onlara kolay gelmediğinde özgüvenlerini ve motivasyonlarını kaybetmelerine yol açmaktadır.

Jonathan’ın ailesinin yaptığı gibi, değişemeyen özellikleri övmek bu düşünce yapısını güçlendirmekte, genç atletlerin iş hayatlarında ve hatta evliliklerinde de mevcut potansiyellerini tam olarak kullanamadan yaşamalarına yol açmaktadır. Diğer tarafta, çalışmamızın gösterdiği gibi gelişime odaklı düşünmeyi öğretmek çalışma ve çabaya odaklanmayı teşvik etmekte ve bu onların okulda ve hayatta çok başarılı bireyler olmalarını sağlamaktadır.

Üstesinden Gelme Fırsatı
bebeginizin-zeki-olmasi-icin-2Araştırmaya ilk başladığımda, 1960′larda Yale Üniversitesinde psikoloji master öğrencisi olarak insanoğlunun motivasyonunun temellerini ve engeller karşısında nasıl ayakta durabildiğini sorgulamaktaydım.  Pennsylvania Üniversitesi psikologları Martin Seligman, Steven Maier ve Richard Solomon tarafından yürütülen havyan deneylerinde, çoğu hayvan, birkaç başarısızlık sonucu durumun ümitsiz ve kendi kontrollerinin dışında olduğuna kanaat getiriyordu. Araştırmacılar, bu deneyimi geçiren hayvanların, durumu değiştirebilecekleri şartlar oluştuğunda bile pasif kaldıklarını izlemişlerdi. Bu hayvanlar çaresizliği (acizliği) öğrenerek kabullenmişlerdi

İnsan türü de çaresizliği (basiretsizlik de denebilir) öğrenebilme potansiyeline sahip olmakla birlikte, her birey engellere karşı aynı şekilde tepki vermemektedir. Şunu merak ediyordum; neden bazı öğrenciler güçlüklerle karşılaştıklarında kolayca vazgeçerken, onlardan daha fazla yeteneğe sahip olmayan diğerleri canını dişine takıp öğrenmeye çalışıyordu.  Kısa süre sona ulaştığım ilk yanıt, bunun insanların neden kaybettikleri konusundaki inançlarında yatıyordu.

42-20180227Başarısızlığın yetenek eksikliği ile ilişkilendirilmesi, suçun haylazlığa atılmasına göre daha de motive edicidir. 1972′de, okulda çaresiz durumda gözüken bir grup ilköğretim öğrencisine, matematik problemlerindeki hatalarının az çalışmaktan kaynaklandığını öğrettiğimde, bu çocuklar problemler zorlaştığında bile çabalamaya devam ettiler. Ve zorlanarak da olsa bu soruların birçoğunu çözdüler. Diğer çaresiz bir grup öğrenci, sadece kolay problemlerdeki başarıları için ödüllendirildiler ve bu ödüllendirme daha zor problemleri çözmeleri için hiçbir fayda sağlamadı. Bu deneyler çalışmaya konsantre olmanın çaresizlikten kurtulma ve başarıya ulaşmada yardımcı olacağının erken dönem göstergesiydi.

Takip eden çalışmalar gösterdi ki, kararlı öğrencilerin çoğu hata yaptıklarında, kendilerini başarısız olarak düşünmek yerine, hatalarını çözülecek problemler olarak görüyorlar. 1970′lerde Illinois Üniversitesinde, ben ve o zamanki mastar öğrencisi asistanım Carol Diener, 60 5. sınıf öğrencisine, zorluk derecesi yüksek genel yetenek problemlerini çözdükleri sırada sesli düşünmelerini istedik.  Bazı öğrenciler hata yaptıklarında “zaten hafızam iyi değildir” şeklinde yorumlarla yeteneklerini eleştirerek kendilerini korumaya alan bir davranış sergilediler.

Her şeyin en mühim noktası, başlangıcıdır.

Yeni bir elbiseyi ilk giydiğiniz zaman onu özenle kullanmaya, kirletip lekelememeğe ne kadar gayret edersiniz!

Okulda yepyeni, bembeyaz, kaliteli ve güzel bir deftere ilk başladığınızda ne kadar rahatlık ve ferahlık duyarsınız! Artık bu tertemiz defteri dikkatle korur, üstünü kaplayıp etiketler, ilk sayfasını süsleyip bezer, sayfaları örselememeğe, yırtmamağa, kirletmemeğe itina eder, yazıları güzel yazar, başlıklarda renkli kalem kullanır, yanlış yazmamaya, yazıp yazıp silmemeğe kenarları uçları kıvırıp, kırıştırmamağa çalışırsınız.
Çok şükür ki hayatımızda da böyle yeni yeni dönemler, mutlu mutlu başlangıçlar olur; âzâlar da ferahlar, tazelenir, şevklenir, canlanır. Onlar bizim yaşamımıza çeki düzen vermede ne iyi fırsatlardır! Biz, onları, daha önce düştüğümüz yanılgılardan kurtulmaya, ters tutumları bırakmağa, tecrübelerimize dayanan yeni atılımlar uygulamaga vesile kılmalıyız.

Bu günlerde sizler ve ben böyle güzel başlangıç yaşamaktayız.